İKİYÜZLÜ MADENCİLER

Burak Topcu
2 min readMay 27, 2021

--

Çevreyi ve çevresel kaygıları önemsiyorum ve bu yüzden maden sektöründe çalışıyorum. Bu cümleyi okuyunca siz de ikiyüzlü olduğumu mu düşündünüz? Pek çok insan böyle düşünüyor ve bu gerçekten can sıkıcı.

Gelmiş geçmiş en büyük iklim kriziyle karşı karşıyayız ve bununla mücadele etmek için tek yolumuzun düşük karbon tüketen teknolojiler olduğunu biliyoruz. Ancak bu teknolojiler için geçmişte ürettiğimiz hammaddelerin toplamından daha fazlasını üretmeye ihtiyacımız olduğunu biliyor musunuz?

İstanbul Teknik Üniversitesi Cevher Hazırlama Mühendisliği Bölümü öğrencisiyim. Aldığım dersler, sektörden tanıştığım insanlar, saha gezilerim ve staj deneyimlerim etrafımdaki “fiziksel” dünyayı anlamama yardımcı oldu. Ben de elimi taşın altına koyup “iklim değişikliğiyle mücadele” ve “sürdürülebilirlik” konusunda çözümler üretebilmek için kendimi geliştirmeye devam ediyorum.

Geçtiğimiz günlerde madencilikle ilgili olmayan arkadaşlarımla yaptığım ufak bir çalışmada madencilik denince kafalarında canlananları sordum. Kirli, tehlikeli, fosil yakıt, kömür, çevreye zarar gibi kavramlar ortaya çıktı. Aynı çalışmayı yenilenebilir enerji için yaptığımızda ise rüzgâr türbinleri, güneş panelleri, yeşil ekonomi, iklim değişikliğini önlemek gibi kavramlara ulaştık.

Ortaya çıkan sonuçlar aslında pek de şaşırtıcı değil kısaca madencilik olumsuz, yenilenebilir enerjiyle ilgili olumlu görüşler elde ettik.

Burada sorulması gereken soru ise yenilenebilir enerji için güneş panellerini, rüzgâr türbinlerini nasıl üretiyoruz?

“If it’s not been grown, then it’s got to have been mined.”

Günlük hayatta kullandığımız her şey madenlerden üretilen hammaddeler sayesinde üretilmekte. Aracımızla otoyolda ilerlediğimizi düşünelim, ilerlediğimiz yol taş ocaklarından üretilen agrega ile yapıldı, sürdüğümüz araç çeşitli metallerden yapıldı, navigasyon uygulaması kullandığımız telefonumuz periyodik tabloda yer alan elementlerin 2/3’üyle yapıldı. Tüm bunların üretilebilmesi için belki de dünyanın dört bir yanından gelen maden ürünlerini kullanılmakta. Toplumda tüketilen ürünün nasıl üretildiğiyle ilgili olan kopukluktan dolayı madenciliğin önemine gölge düşürmekte.

Geçen 5000 yıldan beri insanlık 500 milyon ton bakır üretmişti, ancak ilerleyen yıllarda hem düşük karbon teknolojileri için hem de Hindistan, Çin ve Afrika gibi bölgelerde büyüyen orta sınıfın laptop, cep telefonu hatta elektrikli araçlar gibi taleplerini karşılamak için 5000 yılda yaptığımız bakır üretimini 25 yılda gerçekleştirmeliyiz. Döngüsel ekonomi bağlamında metal kazanımına yönelik geri dönüşüm çalışmaları yapılmakta ancak hala talebi karşılaşmaktan çok uzak. Paris İklim Anlaşması hedefleri çerçevesinde WindEurope ve Avrupa Komisyonun senaryolarında Avrupa’da en az 100 GW rüzgâr santrali kurulacağı öngörülmekte. Sadece 3 MW’lık bir rüzgâr türbini için 5 tonun biraz altında bakır kablo, 2 ton nadir toprak elementi ve 1200 ton beton gerekmekte. Tüm bu ihtiyaçlarımızı göz önünde bulundurulduğumuzda madencilikten vazgeçemeyiz.

Madenciliğin sürdürülebilir yapılması mümkün olmakta birlikte BM’nin 17 Sürdürülebilir Kalkınma Hedefine katkı yapabilecek bir sektördür. Hem dünyada hem de ülkemizde madencilik hakkındaki tavrı değiştirmemiz gerekiyor. İklim değişikliğini engellemeye yönelik en önemli kaynağımız sürdürülebilir madenciliktir. İşte bu yüzden, iklim değişikliğine karşı mücadele edebilmek için maden sektöründe çalışıyorum. Hala benim ikiyüzlü olduğumu düşünüyor musunuz?

--

--

Burak Topcu

Cevher Hazırlama Mühendisliği ve Yönetim Bilişim Sistemleri öğrencisiyim, pazarlama, veri bilimi, girişimcilik, liderlik ve eğitim ilgi alanım.